Menu
Your Cart

Ortaköy

Ortaköy
SATIŞ DIŞI

PAYLAŞ

Eser Açıklaması

Tuval üzerine yağlıboya

80x60 cm

Ortaköy
0,00TL
Vergiler Hariç: 0,00TL
  • Stok: SATIŞ DIŞI
  • Sanatçı: Faruk Cimok
  • Model: FC009

Faruk Cimok

1956 yılında Reyhanlı’da doğan Faruk Cimok’un ilk resimleri ile 1980’li yıllarda Ankara’da Zafer Çarşısı’nda karşılaşmıştım. Sergiye, Cimok’un eserlerine özel bir sevgisi olan rahmetli babam götürmüştü. Zafer Çarşısı, Ankara’nın göbeğindedir. Sergi mekanı ayak altı bir yer olduğu için simitçiden dilenciye kadar herkes sergiyi gezebiliyordu. Çocuğunu kreşten alıp Kızılay’da turlayan memur kadınlar, dersane gençleri, yeni yetme sevgililer.... Kimi Cimok’un eciş bücüş insanları ile dalga geçiyordu, kimi çaktırmadan tabloları elleyerek resmi hissetmeye çalışıyordu. Sonuçta, Ankara halkı ile bütünleşmiş bir ressam ve tabloları vardı. Cimok, ilerleyen yıllarda da farklı kentlerde benzer mekanları seçmeye gayret etti. Neden böylesine ayak altı mekanları seçiyordu? Bunu anlamak için sanatçının yaşam felsefesini bilmek gerekiyordu. Bir yaşam felsefesi olan sanatçının her zaman kendine özgü bir duruşu vardır.

Dünyayı kavraması, yorumlaması bir farklıdır. “Nice devler gördüm, tanıyınca cüceleşen” sözünü seven Faruk Cimok’un da kendine özgün bir duruşu var tüketim çağının yıkıcı ağırlığı karşısında. Cimok, zor olanı yani para kazanmak yerine kalıcı olmayı hedef olarak kendisine seçmişti. Herşeyin tüketildiği, herşeyden çabuk sıkılındığı çağımızda kalıcı olmanın yollarını arıyordu. Cimok’a göre, “Dünyada kalıcılığı yakalayabilen ressamlar orta sınıfın duvarlarını süsleyen ressamlardır. Zenginler çabuk para harcayabilir. Ancak, çabuk sıkılırlar. Zevkleri gelip geçicidir. Satın aldıkları sanat eserlerine de tutkuları zamanla geçebilir. Orta sınıf ise bir tabloya zor sahiplenir. Bütçesini hesaplar, temel ihtiyaçlarından kısıp çok beğendiği bir tabloyu satın alır. Satın aldığı tabloyu duvarlarında ölünceye kadar korur. Böyle olunca tablo ve tabloyu yapan ressamla bütünleşir. Ressamın özel ve iş yaşamını takip etmeye başlar. Ressamının taşkınlık yapmasından, gece hayatı içinde olmasından hoşlanmaz. Sergilerine arkadaşlarını, akrabalarını getirerek ressamı sahiplenirler. Ressamı ile gurur duymak ister. Kısacası, orta sınıfın duvarlarını süslemeyi başarabilen ressamlar ölümsüzlük mertebesine erişebilirler”.Cimok’a göre, “Çağdaş olmak, köksüzlüğü tercih etmek değildir. Bir sanatçının bir ulusal duruşu olmalıdır. Bizim gibi Batı kültüründen gelmemiş ülkelerde bir aşağılık kompleksi vardır. Bir film, bir resim, bir sanat eseri ne kadar anlaşılmaz ise o kadar beğenilir. Aslında anlaşılmaz eserlerin çoğu kötü olduğu için anlaşılmazdır”. Cimok sözünü ettiği çelişkiyi ortaya koyabilmek için katıldığı bir resim yarışmasına sadece sokaktaki trafik işaret levhası ile katılır ve ödül alır. Faruk Cimok, iyi bir ressam olduğu kadar aynı zamanda iyi bir resim restorasyonu uzmanı. 2004 yılında Osman Hamdi Bey’in ünlü “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı tablosunun bir ikizi olduğu ortaya çıkmıştı. İki tablo yanyana konulduğunda birbirine çok benziyor. İki resimde de Osman Hamdi Bey kendini tasvir ediyor. Aradaki farklar ayrı tarihlerde yapıldığının kanıtı. Ama herhangi biri sahte değil. İkisi de Osman Hamdi imzasını taşıyor.Ünlü ressam ilk olarak, 1906 yılında resmetmiş "Kaplumbağa Terbiyecisi"ni. Bir yıl sonra, 1907'de ikizini yapmış. Faruk Cimok ikiz tabloları şöyle yorumlamıştı: "Bu yöntem dünyada çok yaygındır. Örneğin Monet "Şemsiyeli Kadın" tablosunu 4-5 defa çizmiştir. Bunlar kesinlikle sahte değildir. Türk resmine baktığımızda Süleyman Seyid'in "Soyulmuş Portakal" resminden 8-10 tane vardır. Şefik Bursalı'nın resimlerinde de bunları görürüz. Ressam sevdiği resminden istediği kadar yapma hakkına sahiptir, kimse bunu sorgulayamaz. Hatta resimde ufak detaylar değiştirebilir de. Bazen de ressam en iyiyi elde etmek için denemeler yapar. Belki de bu çalışmanın bir ürünüdür. Ancak birden fazla olması değerini düşürmez. Biri diğerinden daha değerli değildir."

Kendine özgü bir figür anlatımı, canlı renkleri olan Cimok’da bir ulusal kimlik, tarihsel bir boyut, genç ve kendine güvenen, karşılıksız bir aşk gibi sadece duygularını tuvale dökebilen bir üslup bulunuyor. 1990’lı yıllara kadar Reyhanlı’nın ve Amik Ovası’nın sarı sıcak havasını, insanlarını, pamuk ırgatlarını resmeden Cimok, artık yaşayan İstanbul’u tuvaline aktarıyor. Günümüz İstanbul’unu en güzel boyayan ressamlarımızdandır.
Boğaziçi, Beyoğlu, Taksim, Ortaköy, Çiçek Pasajı, Eyüp, Adalar, Cami avluları, çeşmeler, caddeler, sokaklar, tramvaylar, insanlar, sokak köpekleri, yağmur sonrası ıslak zeminler ve Avni Arbaş’ın atları gibi Cimok’un efsaneleşen İstanbul güvercinleri. Sadece bir Gül eksik tablolarında. Sessiz, sakin ve sadık bir şekilde köşede duran bir Gül eksik.